Tuğberk Çiloğlu
Dünya tarihine baktığımız zaman gördüğümüz bir şey var: Tarih boyunca farklı farklı ülkelerde birbirine bazen benzeyen bazen benzemeyen pek çok ekonomik sistem (kapitalizm, sosyalizm, karma ekonomik sistemler, sosyal piyasa ekonomisi vb.) uygulandı, uygulanıyor. Peki, objektif bir şekilde bu sistemlerin performansını nasıl değerlendirebiliriz? Bir sistem herhangi bir ülke için sürekli olarak en ideal sistem olma özelliğini koruyabilir mi? Bunlar gerçekten yanıtlanması zor sorular. Bu noktada benim bir önerim var: Tüm bu sorulara “ödüllendirme” kavramı ile yanıtlar üretebiliriz. Nasıl mı?
Öncelikli olarak geçmiş yazılarımda da belirttiğim gibi değinmeden geçemeyeceğimiz bir nokta var: Hangi sistem olursa olsun, ödüllendirilen/teşvik edilen davranışlar giderek yaygınlaşır, güç kazanır. Bir sistemde, sistemin ödüllendirme mekanizmasının belirleyicileri tarafından hangi davranış/eylem ödüllendirilirse o davranışlar, eylemler zaman içerisinde yaygınlaşır, kuvvetlenir. Bu noktada şu soruyu sormalıyız: Ödüllendirilen davranış, sistemin kalitesini artıracak bir davranış mı? Yani, giderek yaygınlaşan, kuvvet kazanan davranış o sistemi hangi yönde etkileyecek? Sorulması gereken bir diğer soru şu: Hangi davranışın ödüllendirileceğini kim belirleyecek? Bir başka deyişle, kimin/neyin ödüllendirileceğine kim ya da kimler karar verecek? Tüm bunları basit örneklerle açıklayalım.
Bir ülke düşünelim, ülkenin adı A ülkesi olsun. A ülkesinde tam anlamıyla serbest piyasa ekonomisi geçerli olsun. Yani, devletin ekonomiye bir müdahalesi olmasın. Şimdi bu A ülkesinde örnek olarak perakende sektörünü ele alalım. Halkın, tüketicilerin ağırlıklı olarak talebi yiyecek/içecek ve giyim mağazalarına yönelik olsun. Yani tüketiciler harcanabilir gelirlerinin çok büyük bir kısmını yiyecek/içecek ve giyim sektörüne harcasın. A ülkesinde tüketicilerin kitap okuma oranlarının oldukça düşük olduğunu varsayalım, yani insanlar çok az kitap okuyor olsunlar. Böyle bir durumda ne olur?
Böyle bir durumda ortaya çıkan tablo pek iç açıcı olmaz. Ülkenin ana caddelerinde yüksek kiralı dükkanlar ağırlıklı olarak gıda ve giyim mağazaları tarafından doldurulurken kitabevleri ise düşük talep nedeniyle kirası az olan arka sokaklarda, gözden uzak yerlerde çalışmak zorunda kalırlar. Şimdi, bu örnekte durumun böyle olmasını kim sağladı? Tüketiciler. Talebin yapısını tüketiciler belirledi. Yani bu sistemde ödüllendirme mekanizmasının belirleyicileri tüketiciler. Ödülü veren tüketiciler. Ödüllendirdikleri davranış ne? Gıda ve giyim mağazası açmak. Peki, bu davranış ülkenin kalitesini hangi yönde etkiler? Her yer gıda ve giyim mağazası olurken, kitabevleri arka planda kaldığı için zaten düşük olan kitap okuma oranları daha da düşer, ülkenin bilgi düzeyi bu durumdan olumsuz etkilenir. Yani ülkenin toplam kalitesi azalır. Gene aynı şekilde medya sektörünü de ele alabiliriz. Yine A ülkesinde tüketiciler bilim, teknoloji programlarına, belgesellere çok az bir talep gösterirse, bunun yerine kişisel gelişime katkısı olmayan çeşitli televizyon programlarına çok yüksek bir talep gösterirse ne olur? Bilimsel programlar ve öğretici belgeseller düşük talep nedeniyle gece geç saatlerde gösterilirken, içeriği faydalı olmayan programlar günün önemli bir kısmında ağırlıklı olarak gösterilir. Sonuç? Ülkenin toplam kalitesi daha çok azalır.
Dikkat ettiyseniz A ülkesinde ödüllendirme mekanizmasının belirleyicilerinin tercihleri, ülkenin kalitesini düşüren sonuçlar doğurdu. O zaman A ülkesinde uygulanan serbest piyasa ekonomisi etkin bir sonuç doğurmamış oldu. O zaman çözüm ne? Çözüm, ülkedeki ödüllendirme mekanizmasının belirleyicilerini değiştirmek. Bu nasıl yapılabilir? Örneğin, serbest piyasa ekonomisinden karma ekonomik sisteme geçilerek yapılabilir. Böylece, talebin yapısı da değiştirilmiş olur. Çünkü devlet de tüketicilerin yanında bir talep unsuru olarak doğmuş olur. Böylece ödüllendirme mekanizmasının belirleyicileri arasına devlet de katılmış olur. Örneğin, belli bir büyüklüğün altındaki kitabevlerine devlet tarafından vergi teşviki uygulanabilir, ya da kira desteği gibi sübvansiyonlar verilebilir. Ya da bilimsel içerikli belgesel çekimi yapan yapım şirketlerine devlet destek verebilir. Böylece, kitabevleri ve belgeselciler de sistem tarafından ödüllendirilmiş olur, onlarında da gelişmelerine, güç kazanmalarına fırsat verilmiş olur. Böylece ülkenin kalitesi artar.
Şimdi ise bir B ülkesi düşünelim. B ülkesinde halkın eğitim ve bilinç düzeyi oldukça yüksek olsun. B ülkesinde de serbest piyasa ekonomisi geçerli olsun, yani devletin ekonomiye müdahalesi olmasın. B ülkesinde tüketicilerin kitabevlerine ve belgesellere olan talebi ise oldukça yüksek olsun. Yani, tüketiciler kişisel gelişimi artıracak faaliyetleri ödüllendirsin. B ülkesinde giderek kitabevleri ana caddelerde yer bulabilirken, bilimsel içerikli programlar da ekranlarda daha çok gösterilir. Böylece ülkenin toplam kalitesi daha çok artar. Dikkat ettiyseniz B ülkesindeki ödüllendirme mekanizması ülkenin toplam kalitesini artıracak yönde çalıştı. Çünkü ödül veren kişiler ( tüketiciler) bilinçli bir şekilde hareket etti.
Gördüğünüz gibi A ülkesindeki serbest piyasa sistemi kaliteyi azaltıcı sonuçlar doğururken, B ülkesindeki serbest piyasa sistemi kaliteyi artırıcı sonuçlar doğurdu. Çünkü A ülkesindeki ödüllendirme mekanizmasının belirleyicileri (tüketiciler) kaliteyi düşürecek davranışları ödüllendirirken B ülkesindeki ödüllendirme mekanizmasının belirleyicileri (tüketiciler) kaliteyi artıracak davranışları ödüllendirdi. Bu bize şunu gösteriyor: Bir ekonomik sistem bir ülkede olumlu sonuçlar verebilirken, başka bir ülkede olumsuz sonuçlar verebilir. Çünkü önemli olan sistemin kendisi değil, sistemin ödüllendirme yetkisini kime verdiği ve ödüllendirilen davranışın toplam kaliteye hangi yönde etki ettiği. Bu bakış açısıyla şu sonuca da varabiliriz: Bir sistem bir ülke için belirli bir süre geçerli iken, dinamik etkileşim sonucunda geçerliliğini yitirebilir de. Örneğin A ülkesinde serbest piyasa ekonomisinden karma ekonomiye geçildikten sonra, bilimsel faaliyetlerin artmasıyla birlikte halkın genel bilinç ve eğitim düzeyinin yükseldiğini varsayalım. Halkın eğitim ve bilinç düzeyi yükseldikten sonra A ülkesinde tekrar serbest piyasa ekonomisine dönülebilir. Yani, ödüllendirme mekanizmasının belirleyicileri yine sadece tüketiciler olabilir. Bu aşamaya karma ekonomik modelde tüketiciler iyice bilinçlendikten sonra geçilebilir. Çünkü tüketiciler bilinçlendikten sonra tıpkı B ülkesinde olduğu gibi kaliteyi artırıcı davranışları teşvik edeceklerdir.
Sonuç olarak, ekonomik sistemler değerlendirilirken “ödüllendirme” özelliklerine göre değerlendirilmeli ve daima şu sorular sorulmalı: Ödüllendiren kim, ödüllendirilen şey ne ve bunun toplam kaliteye etkisi ne? Görüşmek üzere.
Burada yazılanlar yatırım tavsiyesi/danışmanlığı değildir.
Mail adreslerim: utugberk@gmail.com utugberk@hotmail.com