Tuğberk Çiloğlu
Uluslararası Para Fonu (IMF) güncellediği Dünya Ekonomik Görünüm raporunda 2019 ve 2020 yılları için önemli risklerden bahsederek küresel büyüme tahminlerini düşürdü. Üç temel riskten bahseden IMF, bunların gerçekleşmesi durumunda hem 2019 hem de 2020’de dünya ekonomisinin yavaşlayacağını belirtti. Peki, bu riskler nedir ve gerçekleşmesi durumunda küresel ekonomide başka ne tür etkiler yaratabilir?
IMF’nin belirttiği ilk risk küresel ticaret savaşları. Bilindiği gibi 1 Mart 2019 tarihinde ABD ve Çin arasındaki geçici ateşkes süresi doluyor. Bu, eğer o tarihe kadar iki ülke arasında herhangi bir anlaşmaya varılmazsa ABD’nin Çin’den ithal ettiği 200 milyar dolarlık ürün grubuna ek gümrük vergisi getireceği anlamına geliyor. İki taraf arasında müzakereler devam etse de bir anlaşmaya varılıp varılmayacağı henüz belli değil.
İngiltere’nin Avrupa Birliği(AB) ile herhangi bir anlaşmaya varmadan AB’den çıkma olasılığı ise IMF tarafından bir başka risk olarak belirtiliyor. Brexit (British Exit) süreci her geçen gün hem İngiltere, hem de küresel piyasalar için sancılı hale geliyor. Her iki taraf da maksimum fayda- minimum zarara girerek bu süreci tamamlamak istiyor. Fakat bu sürçe uzadıkça ve anlaşmasız bir Brexit olasılığı arttıkça küresel piyasalarda risk iştahı azalıyor, başta Avrupa olmak üzere küresel hisse senetleri değer kaybediyor ve güvenli limanlar değer kazanıyor.
IMF tarafından belirtilen son risk işe Çin ekonomisinde yaşanan yavaşlama. Çin ekonomisi 2018 yılında %6,6 büyüyerek son yirmi sekiz yılın en düşük büyüme rakamına imza attı. Çin, bu duruma karşı hem para politikası hem de mali politika tarafında ciddi önlemler aldı. Çin Merkez Bankası, Ocak ayı içerisinde ters repo işlemleriyle piyasaya 50 milyar dolar civarı ek likidite sağlarken Çin hükümeti de ek teşvik paketleri açıkladı.
Yukarıdaki tabloyu özetlersek küresel ekonomi için durum gerçekten de pek iç açıcı değil. 1 Mart tarihinde ABD ve Çin bir anlaşmaya varamazsa ticaret savaşları kaldığı yerden devam edecek ve küresel ihracat pazarları iyice daralacak. Ek olarak, ticaret savaşlarının şiddetlenmesi, IMF’nin bahsettiği son riski de besleyecek: Çin’in yavaşlaması. Çin ekonomisinin yavaşlaması zaten başlı başına bir risk. Küresel ticaret savaşları şiddetlendiğinde bu riskin düzeyi daha çok yükselecek. Bunlara bir de anlaşmasız Brexit olasılığı eklendiğinde küresel ekonomi için durum daha da içinden çıkılmaz hale gelecek.
Peki, küresel politika yapıcılar bu duruma karşı ne yapıyorlar ? Hangi politikaları uyguluyorlar? Şu an için ciddi bir önlemden bahsedilemez fakat yine de majör merkez bankaları mevcut sıkılaştırma politikalarından ödün verme eğiliminde. FED, geçtiğimiz toplantıda politika faizi aralığını %2,25-%2.50 aralığında sabit tuttu. Bu zaten beklenen bir karardı. Fakat FED buna ek olarak politika metninde yer alan ‘’kademeli faiz artırımları’’ ibaresini çıkardı ve faiz artırımları konusunda sabırlı olunacağını belirtti. Aylık bilanço küçültme miktarını 50 milyar dolarda sabit bırakan FED, ekonomideki aşağı yönlü risklere dikkat çekerek ilerleyen dönemlerde bu miktarın yeniden ayarlanabileceğini belirtti. Tüm bunlar, şahin bir politika izleyen FED’in önümüzdeki risklere bağlı olarak bu şahin politikaların dozunu önemli ölçülerde azaltabileceğini gösteriyor.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafında da benzer bir eğilim hakim. 2019’un başından itibaren parasal gevşemeye son veren ECB’nin piyasalar tarafından bir sonraki hamlesi faiz artırım sürecine başlamaktı. Fakat ECB, ekonomideki aşağı yönlü risklerin varlığına dikkat çekerek bu faiz artırım sürecinin en erken 2019 yaz aylarında başlayabileceğini belirtti. Tüm bunlar, görünürde tam anlamıyla güvercin bir politika olmadığını ama sıkılaştırıcı politikaların hafifleyeceğini ve öteleneceğini gösteriyor.
Peki, finansal piyasalardaki varlıklar ve emtia fiyatları bu süreçten nasıl etkilenecek? Bu da bir başka yazımızın konusu olsun.
Görüşmek üzere.
Burada yazılanlar yatırım tavsiyesi/danışmanlığı değildir.
Mail adreslerim:
utugberk@gmail.com utugberk@hotmail.com