Perşembe , 28 Mart 2024
En Son Yazılar

FİNANSAL PİYASALARDA ZIT EĞİLİMLER

Tuğberk Çiloğlu

 

Finansal piyasalarda son zamanlarda birbirinden oldukça zıt eğilimler ortaya çıkmaya başladı. Bu eğilimleri piyasalarda risk iştahını artırıcı ve azaltıcı eğilimler olarak ikiye ayırabiliriz. Söz konusu eğilimlerin Dünya ve Türkiye ekonomisi üzerinde yaratabileceği olası etkiler de oldukça önemli. Gelin, dünya ekonomisini önümüzdeki dönemde şekillendirecek eğilimleri analiz edelim.

Öncelikle dünya ekonomisi ve finansal piyasalar açısından risk teşkil edecek gelişmelerden başlayalım. İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) çıkış süreci (Brexit) belirsizliğini giderek artırıyor. Geçen yazımızda da bahsettiğimiz gibi, anlaşmasız bir Brexit olasılığı giderek güçleniyor. Anlaşmasız bir Brexit ’in Avrupa ekonomisi, dünya ekonomisi ve gelişmekte olan ülkeler üzerinde yaratabileceği olumsuz etkiler ise malum. Şu anda dünya ekonomisi için en negatif senaryo İngiltere Parlamentosu ile AB arasında bir anlaşma sağlanmadan Brexit ‘in gerçekleşmesi. Bu durumda çok büyük bir olasılıkla Avrupa ekonomisi yeni bir durgunluğa doğru yelken açacak. Bundan da kuşkusuz İngiltere ekonomisi kuvvetli biçimde olumsuz etkilenecek. Londra’nın Dünya Finans Merkezi olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak, bunun gelişmekte olan ülke kurları ve piyasaları için ne anlama geldiğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Anlaşmasız Brexit ‘in önümüzdeki 1,5-2 aylık bir sürede gerçekleşmesi halinde yaşanacak finansal paniğe bağlı olarak küresel çapta fonlar gelişmekte olan ülkelerden çıkacak ve güvenli limanlara yönelecek. Bu ise pek çok gelişmekte olan ülkede tahvil faizlerinin yükselmesi ve ulusal para birimlerinin majör para birimleri karşısında değer kaybetmesi anlamına gelecek.

Bir diğer risk ise giderek yavaşlayan ve rayından çıkmaya başlayan Çin ekonomisi. Çin ekonomisi giderek yavaşlama sinyalleri veriyor. Neden mi? Çin için ekonomik büyümenin en önemli motorlarından biri dış ticaret Dünya Ticaret Örgütü (WTO) ise son yayımladığı raporda dünya ticaretinin 2018 yılının son çeyreğinde %0,3 küçüldüğünü belirtti ve 2019 için de dünya ticaret hacmindeki artış tahminlerini düşürdü. Bu, Çin ekonomisinin yeniden sağlıklı bir büyüme rotasına girebilmesi için giderek küçülen bir dış ticaret pastasından daha fazla pay almak zorunda olduğunu gösteriyor fakat mevcut konjonktür değerlendirildiğinde bunun pek de kolay olmadığı görülüyor. Çin ekonomisinin yavaşlaması önümüzdeki dönem için Çin’e mal satan pek çok gelişmekte olan ülkeyi de domino etkisiyle olumsuz etkileyebilme potansiyeline sahip.

Tüm bu olasılıklar küresel çapta risk iştahını düşüren, uluslararası fonları güvenli limanlara yönlendiren eğilimler. Peki, küresel risk iştahını artıran, piyasalarda ferahlama hissi yaratacak olan gelişmeler neler? Gelin, bunlara göz atalım.

Dünya ekonomisi için umut ışığı doğuran ve finansal piyasalara güven veren en önemli gelişmelerden biri kuşkusuz küresel ticaret savaşlarının sonlanacağına yönelik beklentiler. Görüşmelerde her ne kadar bazı teknik konularda pürüzler çıkıyor olsa da taraflar, yani ABD ve Çin bazı temel konularda en azından şimdilik anlaşmaya varmış gibi. Çin’in 2025 yılına kadar ABD’den emtia alımlarıyla ilgili iyileştirmeler yapması bekleniyor. Buna ek olarak yine 2025’e kadar Çin, 2025 yılına kadar ABD’li firmaların Çin’de bir şirketin tamamını satın alamaması yönündeki kısıtlamaları kaldıracağını taahhüt ediyor. Tabi tüm bu konular henüz gelişme aşamasında ve kesin bir sonuca bağlanmış değil. Fakat yine de geçmişte bu konuda yaşanan sert fırtınaları düşündüğümüzde piyasaların bu durumu oldukça pozitif algıladığını söylemek mümkün.

Piyasaları rahatlatan bir başka önemli gelişme ise Avrupa Merkez Bankası’ndan (ECB) ve Amerikan Merkez Bankası’ndan (FED) geldi. Önce ECB’yi analiz edelim. Gerek anlaşmasız Brexit olasılığı, gerekse de Avrupa ekonomisinde yaşanan genel durgunluk nedeniyle ECB son toplantısında yeniden parasal genişlemeye gitme kararı aldı. Fakat bu, büyük bir parasal genişleme değil ve süre olarak da sınırlı. ECB, Eylül 2019’dan Mart 2021’e kadar sürecek olan bir refinansman programı açıkladı. Ayrıca, faiz oranlarını en erken 2020 yılında artırmaya başlayacağını açıkladı. Bu durum önümüzdeki dönemde piyasalarda önemli bir rahatlama yaratacak gibi görünüyor.

FED ’den ise oldukça ilginç bir hamle geldi. FED, bilanço küçültme programında yavaşlamaya gitti. FED bu yılın Mayıs ayından başlayarak aylık 30 milyar dolar olan bilanço küçültme miktarını 15 milyar dolara düşürecek. Eylül ayında ise bu miktarı sıfıra indirecek.  Bu, ilk defa yaşanan bir durum. Buna tam anlamıyla bir parasal genişleme diyemeyiz. FED, aldığı bu kararla parasal daralma programında bir yavaşlamaya gitmiş oldu. Bir başka deyişle FED, finansal piyasalardan çektiği para miktarını azaltacak ve sonra da sıfırlayacak. Bir nevi dolaylı olarak piyasalarda eski duruma göre fazladan para yaratacak. Ayrıca FED büyük bir olasılıkla 2019 yılı içerisinde herhangi bir faiz artırımı yapmayı düşünmediği belirtti. Tüm bu gelişmeler sonucunda ABD tahvil faizlerinde ciddi düşüşler yaşandı ve bu da piyasalardaki risk iştahını artırdı. Peki, FED neden böyle bir karar aldı?

Son zamanlarda ABD ekonomisinde açıklanan veriler FED’i yukarıda belirttiğimiz kararları almaya zorladı. 2018 yılının son çeyreğinde ABD ekonomisi %2,6 büyüyerek beklentilerden daha çok büyümüş oldu. Bu, kuşkusuz ABD ekonomisi için iyi bir veri ve normalde bu tür iyi veriler FED’i parasal sıkılaştırma yönünde harekete geçirir. Fakat son zamanlarda küresel ticaret savaşlarında yaşanan belirsizliğe bağlı olarak düşen petrol ve enerji fiyatları, ABD’de enflasyonu %1,6 gibi oldukça düşük bir noktaya sürükledi. İşsizlik oranlarında da istenilen düşüş sağlanamayınca FED böyle bir adım attı.

Peki, tüm bu gelişmelerin finansal piyasalarda fiyatlar üzerindeki etkisi ne olur? Anlaşmasız Brexit olasılığı ve Çin ekonomisinin yavaşlaması altın, Japon Yeni gibi güvenli varlıkların fiyatlarını büyük bir olasılıkla yükseltecektir. Gelişmekte olan ülke para birimleri ise Dolar ve Euro karşısında değer kaybedecektir. Ayrıca, küresel talepteki olası düşüşe bağlı olarak petrol fiyatları da düşme eğiliminde olacaktır.

Diğer taraftan, küresel ticaret savaşındaki olumlu tutum, ECB ve FED kararları ise farklı sonuçlara yol açacaktır. Küresel ticaret savaşlarının bitmesi durumunda güvenli varlık talebi düşecek ve Altın, Japon Yeni gibi varlıklar değer kaybedecektir. Öte yandan petrol fiyatları ve gelişmekte olan ülke kurları pozitif beklentiler nedeniyle değer kazanacaktır. Benzer şekilde ECB ve FED ’in hamleleri de küresel çapta faizleri aşağı yönde baskılayıp gelişmekte olan ülke para birimlerine pozitif etki edecektir. Artan küresel talebe bağlı olarak da petrol fiyatları yükselecektir. Fakat bu durumda parasal genişleme nedeniyle Altın fiyatları yükselişe geçecektir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, her iki durumda da Altın fiyatlarında beklenen olası yükseliştir.

Görüşmek üzere.

Burada yazılanlar yatırım tavsiyesi/danışmanlığı değildir.

Mail adreslerim: utugberk@gmail.com  utugberk@hotmail.com 

 

Okudunuz mu?

KÜRESEL KONJONKTÜR VE TÜRKİYE EKONOMİSİ

Tuğberk Çiloğlu Küresel ekonomide 2020 yılı başından beri etkili olan pandemi süreci, kendi içinde yaşadığı …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Translate »