Tuğberk Çiloğlu
Küresel piyasalarda son dönemde oldukça önemli gelişmeler yaşandı. Yaşanan gelişmeler hem dünya hem de Türkiye Ekonomisini yakından ilgilendiriyor. Gelin, bu gelişmeleri beraber analiz edelim.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) uzun zamandır sürdürdüğü parasal genişleme politikasında finale yaklaşıyor. Bilindiği gibi ECB her ay 30 milyar Euro büyüklüğünde tahvil alımı yapmaktaydı. İşte bu tahvil alımları Ekim ayından itibaren 15 milyar Euro’ya düşüyor, yıl sonunda da sıfırlanıyor. Bu durum dünya ekonomisini oldukça etkileyecek. Nasıl mı ?
Bu durumu anlayabilmek için parasal genişlemenin doğasını yeniden hatırlamakta fayda var. ECB her ay piyasalardan 30 milyar Euro değerinde tahvil alımı yapmaktaydı. Karşılığında da piyasaya her ay 30 milyar Euro enjekte edilmekteydi. Enjekte edilen bu para bankacılık ve finans sistemi tarafından gerek portföy gerekse de reel yatırımlar ve krediler için kullanılmaktaydı. Tek etki bu mu? Tabii ki değil. ECB’nin her ay piyasalarda yüklü miktarda tahvile talep yaratması nedeniyle tahvil fiyatları yükselmekte, tahvil faizleri düşmekteydi. Tahvil faizlerinin düşük olması ise yatırımcıların mecburen daha riskli ama daha yüksek getirisi olan hisse senetlerine ve gelişmekte olan ülke tahvillerine yönelmesine yol açıyordu. Sonlanan süreç, işte bu süreç.
ECB’nin parasal genişleme sürecini sonlandırmasının ardından kuşkusuz piyasadaki Euro likiditesinde ciddi bir daralma olacak. Buna ek olarak piyasada tahvillere ECB talebi gelmediği için tahvil fiyatları düşecek, faizleri yükselecek. Bu da Avrupalı yatırımcıların yatırım konusunda daha muhafazakar davranmasına yol açacak. Bir başka deyişle, kendi ülkelerindeki tahvil faizleri (getirileri) yükseleceği için riskli hisse senetleri ve yabancı tahviller yerine kendi tahvillerine yönelecekler. Bu ise gelişmekte olan ülkeler için iyi bir haber değil. Bu süreçte Avrupa ülkelerinden gelişmekte olan ülke piyasalarına giden fonların miktarında ciddi düşüşler görülebilir. Gelişmekte olan ülkeler için bir başka olumsuz gelişme de ABD tarafında. Gelin inceleyelim.
ABD ekonomisi son dönemde bilindiği gibi ciddi bir iyileşme sürecine girdi. Üretim ve istihdam yükselirken, enflasyon da iyileşen talep ve istihdama bağlı olarak hedeflenen seviyelere yaklaştı. Dolayısıyla Amerikan Merkez Bankası (FED) de buna bağlı olarak adımlarını atıyor. 2018 yılbaşından bugüne iki kez faiz artırımı yapan FED Eylül ve Aralık aylarında yapılacak toplantılarla bu yılki faiz artırım sayısını dörde çıkarmak istiyor.
Zaten bir süredir bilanço küçültme planı uygulayan FED buna ek olarak faiz artırımlarına bu hızla devam ederse gelişmekte olan ülkelere olan sermaye akışında ciddi sorunlar bekleyebiliriz. FED bilanço küçültme planı çerçevesinde bir süredir parasal genişleme döneminde piyasadan aldığı tahvilleri piyasaya geri satıp Dolar likiditesini azaltmakta. Bu süreç başlı başına zaten piyasadaki Dolar faizlerini yükseltmekte. FED’in faiz artırımı konusunda bu kadar hızlı hareket etmesi küresel piyasalar için pek olumlu sinyaller vermiyor. FED’in faiz artırımlarının önündeki tek engel küresel ticaret savaşları riski gibi görünüyor. Fakat bu risk ilginç bir şekilde gelişmekte olan ülke kurları için hem olumlu, hem de olumsuz etkileri barındırıyor. Nasıl mı ?
Küresel ticaret savaşları tüm dünya ekonomisini etkileyebilme kapasitesinde. Fakat yine de böyle bir savaştan en çok etkilenecek ülkelerin başında dünyanın en büyük ekonomisine sahip olan ABD geliyor. Küresel ticaret savaşları nedeniyle ABD ekonomisi yakaladığı hızlı büyüme temposunu kaybedebilir. İstihdamdaki ve enflasyondaki iyileşme tehlikeye girebilir. Böyle bir durumda FED bilanço küçültme planında ve özellikle de faiz artırımı planında önemli değişikliklere gidebilir. En azından faiz artırımlarının büyüklüğünü ve sıklığını düşürebilir. Bu ise gelişmekte olan ülke kurlarına pozitif yansır, gelişmekte olan ülke para birimleri Dolar karşısında değer kazanır.
Diğer taraftan küresel ticaret savaşları global yatırımcıların risk alma iştahını doğal olarak düşürür. Ticaret savaşlarının şiddetlendiği olası bir senaryoda yatırımcılar dış piyasalarda alım-satım yapmaktan çekinir hale gelebilirler. Bunun sonucunda gelişmekte olan ülkelere olan fon akımları yavaşlar ve büyük bir olasılıkla Dolar bu ülkelerde değer kazanır.
Küresel ticaret savaşları emtia fiyatları üzerinden de gelişmekte olan ülkelere etki edebilir. Gümrük duvarlarının yükseldiği ve küresel ticaretin yavaşladığı bir ortamda petrol başta olmak üzere pek çok emtianın fiyatı büyük olasılıkla düşecektir. Bu durumdan net emtia ihracatçısı ülkeler zararlı çıkarken, Türkiye gibi net emtia (özellikle petrol) ithalatçısı ülkeler karlı çıkacaktır.
Tüm bunların yanı sıra ECB’nin parasal genişleme sürecini bitirme sürecinin emtia fiyatlarını etkileme olasılığını unutmamalıyız. ECB’nin parasal genişlemeyi sonlandırması orta vadede Dolar’ın Euro’ya karşı değer kaybetmesine yol açacaktır. Bu da kuşkusuz Dolar endeksini aşağı yönde baskılayacaktır. Küresel piyasalarda emtia ticaretinin çoğunlukla Dolar üzerinden yapıldığını göz önüne aldığımızda fiyatı düşen Dolar’ın emtia fiyatlarını yukarı yönde baskılayabileceğini görebiliriz.
Görüşmek üzere.
Burada yazılanlar yatırım danışmanlığı/tavsiyesi değildir.
Mail adreslerim: utugberk@gmail.com utugberk@hotmail.com