Tuğberk Çiloğlu
Finansal piyasalarda hareketli gelişmeler yaşanmaya devam ediyor. Yunanistan krizi belirsizliğini korurken, Avrupa ve ABD’de piyasalara yön veren ekonomik veriler açıklanıyor, açıklamalar yapılıyor. Asya ekonomilerindeki gelişmeler de bunlara eklenince küresel piyasalar fazlasıyla hareketleniyor. Yurt içinde de siyasi durumla ilgili gelen her yeni haber borsa, faiz ve dövizde ciddi değişimlere yol açıyor.
Yunanistan’la başlayalım. Bir ekonomik kriz dünyanın gündemini ne kadar çok meşgul edebilir? Yunanistan örneği bize bu sürenin oldukça fazla uzayabileceğini gösteriyor. Tarihler 19 Ekim 2009’u gösterdiğinde dönemin Yunanistan Başbakanı Papandreou, ülkesinin bütçe açığının milli gelire oranının yüzde on iki olduğunu açıkladı ve Yunanistan krizi fiili olarak başlamış oldu. O tarihten bugüne konuyla ilgili sayısız gelişme yaşandı, halen yaşanıyor. Fakat bir çözüme ulaşılmış değil. Yunanistan’ın 30 Haziranda yapması gereken 1,6 milyar Euro’luk bir borç ödemesi var ve bu hafta sonu yapılacak olan Eurogroup toplantısı Yunanistan için son şans gibi gözüküyor.
ABD tarafında ise Amerikan Merkez Bankası’ndan (FED) gelen haberler Dolar’a yön vermeye devam ediyor. Geçtiğimiz hafta toplanan FED Açık Piyasa Komitesi’nden (FOMC) Dolar’ın gidişatını büyük oranda etkileyecek önemli sonuçlar ortaya çıktı. 17 FED üyesinden 15’i faiz artışının bu yıl sonuna kadar olacağını öngörüyor, üstelik yıl sonuna kadar iki faiz artışı birden bekleniyor. Daha da önemlisi, FED’in 2016 sonu için ortalama faiz oranı beklentisi %1,625. Şu anki FED faizinin sıfıra çok yakın olduğunu düşünürsek, FED’in faiz artırım operasyonunun tamamlanmasının ardından bugünkünden oldukça farklı bir küresel faiz görünümüyle karşılaşacağımızı söyleyebiliriz. Ekonomik büyüme için dış kaynağa yüksek düzeyde bağımlı olan Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için bu durumun olumsuz sonuçlar doğuracağı açık.
Yunanistan haricinde Avrupa’nın genel durumuna baktığımızda ise genel olarak yavaş da olsa toparlanma eğiliminin devam ettiğini söyleyebiliriz. Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) açıkladığı verilere göre bankaların verdiği krediler Mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %0,5 yükselerek Şubat 2012’den beri en büyük yükselişi gösterdi. Bunlar Avrupa için önemli gelişmeler fakat bu iyi gidişatın önünde verilmesi gereken bir sınav var: Yunanistan sınavı. Eğer Avrupa Yunanistan’a çok fazla taviz verirse, Avrupa’da borç sorunu yaşayan diğer ülkeler de ilerleyen zamanda aynı tavizleri isteyebilir. Böyle bir durumda Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği’nin bütünlüğü tehlikeye girebilir. Diğer seçenek ise Yunanistan’ın iflasına izin verilmesi. Böyle bir durumda ise kriz Avrupa’nın diğer mali açıdan zayıf ülkelerine de sıçrayabilir. Bu ise ECB’nin ekonomiyi tekrar düzeltmek için fazladan parasal genişleme yapması ihtimalini kuvvetlendirebilir. Sonrası ise tam bir belirsizlik.
Asya tarafında ise ilginç gelişmeler yaşanıyor. Bu gelişmelerin önemli bir kısmı ise Çin’de gerçekleşiyor. Bildiğiniz gibi Çin ekonomisi bir süredir eski yüksek büyüme hızını kaybetti, kuşkusuz bu durumda Avrupa ve ABD ekonomisindeki durgunluk da etkili oldu. Her ne kadar ABD ve Avrupa son zamanlarda tekrar toparlanmaya başlasa da, Çin ekonomisinin eski yüksek büyüme hızlarını yakalayıp yakalayamayacağı belirsiz. Çin ekonomisindeki durgunluğu aşmak için Çin Merkez Bankası bir süredir genişletici politikalar uyguluyor. Dünya Gazetesi’nin haberine göre bu genişletici politikaların etkisiyle Haziran ortası itibariyle son on iki ayda Çin borsalarında yaklaşık 6,5 trilyon dolarlık değer artışı oldu. Bunun en temel nedeni Çin Merkez Bankası’nın uyguladığı genişletici politikalar. Bu politikaların etkisiyle pek çok yatırımcı mevduat yatırımlarından çıkıp Çin borsalarına yöneldi. Çin’de fiyat/kazanç oranları son beş yılın en yüksek seviyelerine yükseldi. Yani Çin borsalarında bir balon söz konusu ve birkaç gündür piyasa bu gerçeğin farkına varmış gibi görünüyor. Çin borsalarında bir kaç gündür ciddi değer kayıpları yaşandı. Eğer bu değer kaybı Çin’deki balonun patlamasının bir işareti ise, Çin kaynaklı bir ekonomik kriz önümüzdeki dönemde dünya ekonomisi için olumsuz sonuçlara yol açabilir. Çin’e emtia/mal satan pek çok gelişmekte olan ülke FED ‘den gelecek faiz artırımının yanı sıra, Çin ekonomisinde yaşanacak olası bir ekonomik krizin şok dalgalarıyla da mücadele etmek zorunda kalabilir.
Türkiye’de ise 7 Haziran seçimleriyle beraber borsa ve dövize etki eden faktörlerde önemli bir değişim oldu. 7 Haziran öncesinde de iç siyasi gelişmelerin borsa, faiz ve döviz üzerinde tabi ki belirleyici bir etkisi vardı. Fakat 7 Haziran sonrasında iç gelişmelerin (koalisyon haberleri, siyasi parti liderlerinin açıklamaları vb.) borsa, faiz ve özellikle Dolar/TL paritesi üzerindeki etkisi giderek arttı. Artık yurtiçi finansal piyasaların yönünü tahmin etmeye çalışırken yurtiçi gelişmelere eskisinden daha fazla dikkat etmek gerekecek. FED’in faiz artırımı kaynaklı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de Dolar’ın değer kazanma trendi büyük olasılıkla orta/uzun vadede devam edecektir fakat bu trend etrafındaki aşağı-yukarı dalgalanmaların sıklığı iç gelişmelerin etkisiyle beraber artabilir.
Tüm bu gelişmeler bize şunu gösteriyor: Piyasaları hareketli günler, süreçler bekliyor. Görüşmek üzere.
Burada yazılanlar yatırım tavsiyesi/danışmanlığı değildir.
Mail adreslerim: utugberk@gmail.com utugberk@hotmail.com