Perşembe , 28 Mart 2024
En Son Yazılar

REKABET

Tuğberk Çiloğlu

Rekabet. Evet, oldukça basit bir kelime olarak durabilir, ama inanın göründüğü gibi değil. Rekabet,  sosyo-ekonomik sistemin özüdür, mihenk taşıdır. ”Rekabet” olgusu, bir coğrafyanın, bir ülkenin kaderini çizebilir. Bozuk bir rekabet sistemi bir ülkeyi yok edebilecek güce sahipken, aynı zamanda güzel dizayn edilmiş bir rekabet sistemi aynı ülkeyi oldukça gelişmiş bir düzeye taşıyabilir. Peki, madem rekabet bu kadar önemli, nedir, ne değildir gelin öğrenelim.

Öncelikle, belirtmeden geçemeyeceğim bir şey var. Ben özellikle ülkemizde, rekabet kavramı konusunda ciddi bir kafa karışıklığı olduğunu düşünüyorum. Rekabetin ne olduğu, ne olması gerektiği gibi konularda ciddi bir düşünce kirliliği ve karışıklığı var. Hep söylenegelen şeylerden biri, ‘rekabet eksikliği’ kavramıdır. Rekabet eksikliğinden hep bahsedilir ama, ”hangi rekabetin” eksik olduğundan hiç söz edilmez, söz edilmemesinin en temel nedeni de bu konudaki kafa karışıklığıdır.

Evet, hangi rekabet? Neyin rekabeti? Önce bu konulara cevap aramalıyız. Benim bu konuda biraz abartılı bulabileceğiniz ama biraz düşünürseniz sizlerin de mantıklı bulacağı bir görüşüm var: Rekabet eksikliği diye bir şey yoktur. Çünkü rekabet dediğimiz şey, daima, her koşulda, her zaman diliminde, kısacası her şeyde vardır. Nasıl mı? Gelin, bir örnek yardımıyla açıklayalım.

Bir ilköğretim sınıfı düşünün, öğretmen var, öğrenciler var. Ve şöyle varsayalım; öğretmen kendisine iltifat eden, kendisine hediyeler veren öğrencilere yüksek yazılı ve sözlü notları verirken, iltifat etmeyenlere, hediye vermeyenlere düşük notlar veriyor olsun. Sizce bu sınıftaki rekabet durumu nasıldır? İlk bakışta bu sınıfta rekabet eksikliği olduğunu düşünebilirsiniz ama emin olun yanlış düşünmüş olursunuz. Bu sınıfta kıran kırana bir rekabet vardır. Şöyle düşünün; amaç ne? Yüksek notlar almak. Yani bu sınıftaki başarı diğer adıyla ödül, yüksek notlar almak. Buraya kadar tamam. Peki, yüksek notlar almak için öğrencilerin ne yapması gerekiyor? Öğretmenlerine iltifat etmeleri, hediyeler almaları gerekiyor. Burasıda tamam. Peki sizce ödüle (yüksek not) ulaşmak için bu öğrenciler hangi konuda birbirleriyle rekabet ederler? Cevabı tahmin edebilirsiniz; öğretmenlerine daha çok iltifat etme ve hediye verme konusunda. Hani rekabet eksikliği vardı? İşte size rekabet.

Peki, bu tür bir rekabetin sonucunda, belirli bir zaman sonra öğrencilerin bilgi düzeyi, dersin kalitesi ne olur? Gittikçe daha vasat bir hal almaya başlar, kalite günden güne düşer. Çünkü öğrenciler enerjilerini ve zamanlarını ders çalışmak yerine, öğretmenlerine iltifat etmek, onların gözüne girmek için harcarlar.

Bu örnekten şu sonuca varabiliriz; rekabet tek çeşit bir şey değildir, rekabetin pek çok çeşidi vardır. Buradaki kıstas, rekabetin hangi konuyla ilgili olduğudur. Eminim ki, sizlerde gerçeği sezmeye başladınız. Gerçek şu: Bir sistemde (sınıf, okul, işyeri, ülke vb.),  sistem unsurları (öğrenci, çalışan, milletvekili, öğretmen vb.) sistem tarafından hangi davranış ödüllendiriliyorsa, o davranışı gerçekleştirme konusunda birbirleriyle rekabet ederler. Gayet açık ve net, aslında hepimizin bildiği bir şey. O zaman sorulması gereken soru şu: Bir sistemin toplam kalitesi, refahı nasıl yükselir? Cevap açık: sistem unsurlarının, sistemin kalitesini yükseltecek davranışları yapma konusunda birbirleriyle rekabet etmelerini sağlamak. Yani; sistemin kalitesini yukarı çekecek davranışı ödüllendirmek. Evet, işte bu kadar basit.

O zaman, rahatlıkla söyleyebiliriz ki, ülkemizdeki tüm kurumlarda uygulanması gereken rekabet türü; başarı rekabetidir. Şunu asla unutmamak gerekir: Rekabetin hangi konuda olacağını belirleyenler sistemi yöneten kişilerdir (sınıfta öğretmen, şirkette müdür, fakültede dekan vb.). Örneğin, başarı rekabeti bir fakültede nasıl uygulanabilir? Yüksek kalitede bilimsel bilgi üreten, kaliteli yayınlar üreten öğretim üyelerine belli bir ek maaş, ek bir prim ödenebilir yada daha hızlı terfi etmeleri sağlanabilir. Böyle olursa ne olur? Öğretim üyeleri birbirleriyle daha iyi makaleler yazma konusunda rekabet ederler, ve sonuçta o fakültenin kalitesi yükselir. Çünkü oyunun sonunda birbirinden güzel makaleler yazılmış olur. Aynı sistem pek çok kurum, kuruluş, okul, ve ülkenin bütünü içinde rahatlıkla uygulanabilir.

Gördüğümüz gibi, ülkemizin refah düzeyini yükseltmek göründüğü kadar zor değil. Yeter ki, ülkemizdeki kurumlarımız ‘başarı rekabeti’ politikasını sistematik bir şekilde uygulasınlar. İnanın, ”çağdaş uygarlık düzeyine” ulaşmamızın yolu başarı rekabetinden geçiyor. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok, çözüm gözümüzün önünde, yeter ki görmesini, sağlıklı ve mantıklı düşünmesini bilelim. Burada yazılanlar yatırım tavsiyesi/danışmanlığı değildir.

 

Okudunuz mu?

KÜRESEL KONJONKTÜR VE TÜRKİYE EKONOMİSİ

Tuğberk Çiloğlu Küresel ekonomide 2020 yılı başından beri etkili olan pandemi süreci, kendi içinde yaşadığı …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Translate »