Tuğberk Çiloğlu
Avrupa ekonomisinde yaşanan olumlu gelişmeler bu hafta Bloomberg Businessweek dergisinin de dikkatini çekmiş. Dergide yer alan haberde Avrupa ekonomisindeki büyüme beklentilerinden söz ediliyor. Bu yıl Avrupa ekonomisinin en az %1,5 büyümesi bekleniyor. Küresel bir finans devi olan İsviçre bankası Credit Suisse’dan bir analist ise Avrupa’da kredilerin arttığını ve faizlerin düştüğünü belirtmiş.
Tüm bu gelişmelere yol açan temel faktör ise Mart ayından beri Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) her ay 60 milyar Euro’luk tahvil ve bono alması. Yani, ECB her ay bu kadar parayı finansal sisteme ve bankalara enjekte ediyor. Bankalar ise bu parayla reel ekonomiye kredi veriyor ve böylece ekonomi canlanıyor.
Geçtiğimiz hafta belirttiğimiz gibi tüm bu gelişmeler ECB’nin parasal genişleme programının amacına ulaştığı algısını yaratarak Euro/dolar paritesinde ve Avrupa tahvil/bono faizlerinde ciddi yükselişlere sebep olmuştu. Çünkü piyasalar, Avrupa ekonomisinde yaşanan toparlanmanın ardından ECB’nin parasal genişlemeyi planladığından önce bitireceği ya da miktarını azaltacağı beklentisine girmişti. Tabi böyle bir olasılık gerçekleşirse Euro arzının artış hızı azalacak, bunun sonucunda Euro değer kazanacak. Ayrıca Avrupa tahvil/bonolarına da eskisi kadar fon girişi olmamış olacak, böylece tahviller değer kaybederken faizler yükselecek.
Böyle bir olasılık tam anlamıyla gerçekleşirse zaten yeni yeni toparlanan Avrupa’da ekonomi tekrar durgunluğa girebilir. Örneğin, bu toparlanmaya rağmen Avrupa’nın en büyük ikinci ekonomisi olan Fransa’da işsizlik Mart ayında %10,4’e yükselmişti. Yine Mart ayında İtalya’da işsizlik %13’e yükselmişti. Yani, Avrupa’nın bu işsizlik oranlarını düşürebilmesi için bu toparlanmanın oldukça uzun sürmesine ihtiyacı var.
Toparlanmanın aksamaya uğrama tehlikesini ECB de görmüş olacak ki geçtiğimiz hafta içerisinde ECB’nin icra kurulu yetkilisi Benoit Coeure bir açıklama yaptı. Açıklamada, ECB’nin Mayıs ve Haziran aylarında parasal genişlemenin miktarını artırma planları yaptığını açıkladı. Bu açıklamanın ardından Euro para biriminde değer kayıpları görüldü, sanıyorum bu açıklama kısa vadeli de olsa amacına ulaştı. Kritik nokta şu: Muhtemelen ECB’nin bu açıklamasının amacı yükselen Euro ve tahvil faizlerine bir set çekmekti. Yani ECB toparlanmanın tehlikeye girmesini istemiyor. Fakat, eğer dedikleri gibi Mayıs ve Haziran’da parasal genişleme miktarını artırırlarsa Avrupa ekonomisi daha hızlı bir şekilde toparlanacaktır. Bunun sonucunda ise piyasalar tekrar parasal genişlemenin amacına ulaştığını düşünerek Euro’da ve tahvil faizlerinde yukarı yönlü hareket başlatabilir. İlginç bir kısırdöngü olur bu.
Amerikan Merkez Bankası (FED) başkanı Janet Yellen ise yaptığı açıklamada ABD ekonomisinde beklentiler dahilinde bir iyileşme olursa, bu yıl içerisinde faiz artırımının başlayacağını belirtti. Yellen, ABD’deki enflasyonun da kademeli bir şekilde %2 hedefine yaklaşacağını belirtti. FED’in %2’lik enflasyon hedefinin bir süre sonra gerçekleşeceğini belirtmesi, faiz artırımının zamanlaması bakımından oldukça önemli. Çünkü Amerikan ekonomisinde işsizlik FED’in hedefiyle paralel olarak düşüş trendini koruyor, yani istihdam piyasası toparlanıyor. Faiz artırımını erteleyebilme olasılığı olan en önemli konu ise enflasyon. Güçlenen Dolar ve düşen petrol fiyatları ABD’de enflasyonun düşmesine yol açmıştı. Fakat petrol fiyatları zaten oldukça fazla düştü ve şu sıralar zayıf da olsa yükseliş trendinde. Yani, kesin olmamakla beraber petrol fiyatlarında Avrupa’daki toparlanmanın da etkisiyle bir yükseliş görebiliriz. Böyle bir durum ise ABD’de enflasyonun Yellen’ın da belirttiği şekilde %2’ye doğru yükselmesine yol açabilir. Bu ise FED’in faiz artırımı için düğmeye basması demek.
Yellen aynı zamanda küresel büyümedeki risklere de dikkat çekti. Kuşkusuz, küresel ekonomide büyüme oranları düşük kalırsa ABD’nin yaptığı ihracat da bundan olumsuz etkilenecektir. Küresel büyüme tarafında en önemli risk Çin kaynaklı. Bloomberg Businessweek dergisinin haberine göre son altı ayda Çin’den 300 milyar dolardan fazla sıcak para çıkışı oldu. Bunun temel nedenlerinden biri Çin ekonomisindeki büyümenin hız kesmesi. Ayrıca gayrimenkul piyasasında yaşanan olumsuz gidiş te bu sıcak para çıkışının bir nedeni.
Küresel risklerin böylesine endişe verici olduğu bir ortamda FED, daha önce de belirttiğimiz gibi faizleri artırmadan önce Dolar’ın fazla değer kazanmasını istemeyecektir, çünkü zaten faizleri artırdıklarında Dolar değer kazanacak. Zayıf bir küresel talebin olduğu ortamda değerli Dolar ABD ekonomisini olumsuz etkileyecektir. Bu nedenle, Euro/Dolar paritesiyle Dolar/TL paritesi arasındaki ilişkiye de yeni bir gözle bakmamız gerekiyor. Normalde, Euro’nun Dolar’a karşı değer kazanması, yurtiçinde TL’nin Dolar’a karşı değer kazanmasına neden oluyor. Buna parite etkisi de deniyor. Fakat bu ilişki orta vadede tersine dönebilir. Neden mi? FED, faizleri artırmaya başladığında bunu kademeli olarak yapacak, yani faiz artışını zamana yayacak. FED, faizleri artırmaya başladıktan sonra her faiz artışından önce yukarıda da belirttiğimiz gibi Dolar’ın küresel para birimleri karşısında, özellikle Euro karşısında değersiz olmasını isteyecektir. Yani, Euro/Dolar paritesindeki her yükseliş, FED’e faizleri artırmak için bir fırsat verecektir. Dolayısıyla, Euro’nun Dolar’a karşı değer kazanması kısa vadede yurtiçinde TL’nin parite etkisiyle Dolar’a karşı değer kazanmasına neden olurken, orta ve uzun vadede FED’in faiz artırımında dolayı Dolar’ın TL’ye karşı değer kazanmasına neden olacaktır. Yani, Euro/Dolar paritesindeki yükseliş etkisi kısa vadede TL lehine-Dolar aleyhine çalışırken, orta ve uzun vadede Dolar lehine-TL aleyhine çalışacaktır.
Tüm bu gelişmeler, önümüzdeki dönemde finansal piyasaların oldukça hareketli geçeceğinin de bir habercisi. Görüşmek üzere.
Burada yazılanlar yatırım tavsiyesi/danışmanlığı değildir.
Mail adreslerim: utugberk@gmail.com utugberk@hotmail.com