Cuma , 13 Aralık 2024
En Son Yazılar

DÖRTLÜ ETKİLEŞİM: ABD, AVRUPA, PETROL VE ALTIN

Tuğberk Çiloğlu

Finansal piyasalarda oldukça hareketli günler yaşanıyor. Ekonomik veriler ardı ardına geliyor, beklentiler her gelen veriyle birlikte yeniden şekilleniyor. Piyasalarda bugünlerde yaşanan hareketliliğin ardındaki temel akımların niteliği değişmiş değil. Değişen sadece yeni verilerin ve haberlerin akımların şiddeti üzerindeki etkileri. Ekonomide neler oluyor, neler değişiyor bir göz atalım.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafında mevcut eğilimler Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) temel faiz artırımı planını destekler nitelikte. Güncellenen veriye göre ABD’de büyüme dördüncü çeyrekte beklentileri aşarak %2,2 oldu. Ayrıca, ABD’de istihdam piyasası ciddi bir iyileşme içerisinde. İşsizlik oranları düşüyor. ABD’de işsizlik oranı en son açıklanan veriye göre %5,7 civarında. Bu, 2008 Krizi’nin en çok hissedildiği yıllara kıyasla oldukça küçük bir rakam. Bununla beraber enflasyon cephesinde veriler şimdilik FED’in faiz artırım planına pek uygun değil. Ocak ayında ABD’de tüketici fiyatları endeksi (CPI) yıllık bazda %0,1 düştü. Fakat çekirdek tüketici fiyatları (enerji ve gıda hariç) Ocak ayında %1,6 yükseldi. Yani, petrol fiyatları düşmemiş olsaydı ABD’de CPI bu derece düşmeyecekti. Petrol fiyatlarındaki devasa düşüş ABD’deki enflasyonu ciddi oranlarda baskıladı. Fakat petrol fiyatlarındaki bu düşüş kalıcı değil, geçici. Düşük petrol fiyatları Suudi Arabistan hariç olmak üzere pek çok Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği (OPEC) üyesini rahatsız ediyor. Ayrıca petrol fiyatlarının düşük olması pek çok petrol ihracatçısı ülkenin bütçe hedeflerini tutturamamasına neden oluyor.

Bu gelişmeler, petrol fiyatlarının son zamanlarda az da olsa yükselmesine yol açtı. Tabii ki bu yükselişte Rusya ve Ukrayna arasında imzalanan ateşkes antlaşmasının da payı var. Çünkü petrol fiyatlarını düşüren etkenlerden biri de Rusya’nın izlediği genişlemeci politikaydı. Petrol fiyatlarındaki düşüş Rusya’yı durdurucu bir etki yaptı. Rusya-Ukrayna ilişkilerinin bundan sonraki seyri, petrol fiyatlarının da seyrini belirleyebilir.

Avrupa’da ise deflasyon tehdidi biraz azalıyor. Örneğin Almanya’da enflasyon Şubat ayında yıllık bazda %0,1 düştü, beklentiler ise daha fazla düşme olacağı yönündeydi. İspanya’da da enflasyon Şubat’ta %0,1 düştü, orada da beklentiler daha fazla düşme olacağı yönündeydi. İtalya’dan da benzer veriler geldi. Fakat, genel duruma baktığımızda teknik olarak hala bir deflasyon içerisindeler. Bu noktada belirleyici faktör Avrupa Merkez Bankası (ECB) olacak. ECB, Mart ayından itibaren parasal genişleme programına başlıyor. Her ay 60 milyar Euro’luk tahvili piyasadan alıp yerine likit Euro verecekler. Bu genişleme Eylül 2016’ya kadar devem edecek. Fakat, ECB’nin bu genişletici politikası FED’in geçmişteki genişletici politikası kadar etkili olamayabilir. Bloomberg HT ‘nin haberine göre ABD’de para arzının milli gelire oranı %25 civarında. Bu oran Euro Bölgesi’nde %15 civarında.  Yani, ECB’nin ABD’deki bu oranı yakalayabilmesi için çok zaman geçmesi gerekecek. Ayrıca, ECB genişletici politikasını uygularken Yunanistan sorununun nasıl bir yönde ilerleyeceği konusu da ayrı bir risk unsuru olabilir. Euro Bölgesi ile Yunanistan şimdilik 4 aylık bir süre için anlaştılar, yani Yunanistan 4 ay daha Avrupa’dan parasal destek alacak. Fakat, Yunanistan taaddüt ettiği reformları yerine getirmezse 4 ay sonra Yunanistan’ın Euro’dan çıkması söz konusu olabilir, yeni bir Avrupa krizi ortaya çıkabilir. Bu durum şimdilik belirsizliğini koruyor.

Yunanistan sorunu Altın fiyatlarının kriz riskinden nasıl etkilendiğini de tekrar ortaya koymuş oldu. Altın fiyatları ile ABD Doları arasında genel olarak negatif bir korelasyon var. Nedensellik ise Dolar’dan altın’a doğru. Yani, küresel olarak Dolar değer kazandığı zaman altın fiyatları düşüyor, Dolar değer kaybettiğinde ise altın fiyatları yükseliyor. Fakat, jeopolitik risk ya da kriz riski zamanlarında bu ilişki bozuluyor, ya da ciddi sapmalar gösteriyor. Örneğin, hiç kriz ya da savaş riski yok iken, FED faizleri artırsa ve Dolar değer kazansa, altın fiyatları ciddi olarak düşer. Fakat faiz artırımıyla beraber Yunanistan krizi şiddetlenirse, Rusya-Ukrayna gerginliği artarsa ve bu kriz/savaş etkileri FED’in faiz artırımına kıyasla ön plana çıkarsa Dolar ve altın aynı anda değer kazanır. Kriz/savaş riski konusunda belirtilmesi gereken bir nokta daha var.

 Bu tür risklerin artması, FED’in parasal genişleme konusunda elini rahatlatabilir. Çünkü, bir kriz ya da savaş tehlikesi doğduğunda, yatırımcılar hızla riskli varlıklardan kaçarak güvenli varlıklara yöneliyorlar. Amerikan hazine bonoları ise en güvenli varlıklardan biri. Dolayısıyla, ABD hazine bonolarına yoğun bir talep geldiğinde bu bonoların fiyatları yükseliyor, faizleri düşüyor. FED’in korkusu, faiz artırım sürecine girdiğinde ABD hazine bonosu faizlerinin fiyatlarının hızla düşmesi, bono faizlerinin hızla yükselmesi. Küresel riskler nedeniyle ABD bonolarına olan talep artışı FED faiz artırsa bile bu bonoların faizinin yükselmesini engelleyebilir, FED’in de buna güvenerek daha hızlı faiz artırmasına neden olabilir.

ABD ve Avrupa’daki son gelişmeler bu şekilde. Zaman ilerledikçe belirsizliğini koruyan pek çok nokta aydınlanacaktır. Bizlere düşen, bu belirsizlikleri ve olası senaryoları bütüncül bir şekilde yorumlayıp doğru politikalar üretmek. Herkese iyi bir hafta sonu dilerim.

Burada yazılanlar yatırım tavsiyesi/danışmanlığı değildir.

Mail adreslerim utugberk@gmail.com  utugberk@hotmail.com

 

Okudunuz mu?

KÜRESEL KONJONKTÜR VE TÜRKİYE EKONOMİSİ

Tuğberk Çiloğlu Küresel ekonomide 2020 yılı başından beri etkili olan pandemi süreci, kendi içinde yaşadığı …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Translate »