Tuğberk Çiloğlu
İktisat literatüründe en çok tartışılan konulardan biri, para ve maliye politikalarının etkinliği olmuştur. En çok para politikası mı etkindir yoksa maliye politikası mı? Hangisi tercih edilmelidir? Bu soruya ekonominin içinde bulunduğu koşulları dikkate almadan cevap vermek doğru olmaz. Çünkü ekonominin o an içinde bulunduğu konjonktür, uygulanacak olan para ve maliye politikalarının etkinliğini, yani başarısını doğrudan etkiler. Nasıl mı?
Analize başlamadan önce, birazdan kullanacağımız bazı kavramları açıklığa kavuşturalım. İlk olarak “çarpan” kavramını ele alalım. Çarpanı basitçe tanımlamak gerekirse, bir ekonomide harcamalarda ya da yapılan yatırımlarda gerçekleşen miktarsal bir değişikliğin, o ülkenin toplam gelirini değiştirme gücü diyebiliriz. Bunu basit bir örnekle açıklayabiliriz. Bir mağazaya gittiniz ve mağazadan 100 TL’lik alışveriş yaptınız, parayı mağaza sahibine verdiniz. Mağaza sahibi verdiğiniz 100 TL’nin bir kısmını tasarruf olarak biriktirirken, bir kısmıyla da yeni ürün alır ya da başka bir mağazadan kendisi için alışveriş yapar. Mağaza sahibinin akşam evine giderken bir manavdan alışveriş yaptığını düşünelim. Manav, aldığı parayla yanında çalışan kişiye maaşını öder. Maaşını alan çalışan bir başka yerden alışveriş yapar ve bu böyle sürüp gider. Eğer, tüm bu alışverişler sonucunda ekonomide toplam 700 TL’lik bir gelir yaratılırsa, ilk başta yaptığınız harcama 100 TL olduğu için çarpan katsayısı 7 olur. Bu katsayı ne kadar büyükse, ekonomi o kadar çok gelir yaratır. Tahmin edeceğiniz gibi, çarpan katsayısıyla tüketim eğilimi doğru orantılı. Yani, insanlar ellerine geçen parayı ne kadar çok harcama eğiliminde olursa, çarpan katsayısı da o kadar çok büyük olur.
Bir diğer kavram ise yatırımların faiz oranlarına olan duyarlılığı. Yani, faiz oranlarındaki yüzde birlik bir değişimin yatırımlara olan etkisi. Bildiğiniz gibi, bir ekonomide yapılan yatırımlarla faiz oranları birbiriyle ters orantılıdır. Yani faiz oranları azalırken yatırımlar artar, faiz oranları artarken yatırımlar azalır. Yatırımların faiz oranlarına olan duyarlılığı ise, faiz oranlarındaki yüzde birlik bir değişimin, yatırımları ne kadar değiştirdiğini ifade eder. Bu duyarlılık arttıkça faiz oranlarındaki küçük bir değişiklik bile yatırımlarda ciddi bir değişmeye yol açabilir. Fakat bu duyarlılık düşükse, o ülkedeki yatırımlar faiz oranlarının değişiminden oldukça az etkilenir.
Bir başka kavram ise para talebinin faiz oranlarına olan duyarlılığı. Yani, faiz oranlarındaki yüzde birlik bir değişimin para talebine olan etkisi. Bildiğiniz gibi, faiz paranın fiyatı. Nasıl ki bir malın ya da hizmetin fiyatı düştüğünde o mala/hizmete olan talep artıyorsa, paranın fiyatı olan faiz oranları düştüğünde de para talebi artar. Aynı şekilde faizler yükseldiğinde de para talebi azalır. Bunu basit bir örnekle de açıklayabiliriz. Eğer bir ülkede kredi faiz oranları düşerse, insanlar daha çok kredi talep etmeye başlarlar. Kredi faizleri yükseldiğinde ise kredi talebi düşer.
Asıl konumuza dönebiliriz. Sorduğumuz soru şu: Bir ekonominin içinde bulunduğu koşullar para ve maliye politikalarının etkinliğini nasıl etkiler? Örneklerle açıklayalım. Ekonomisi sağlam temellere oturmuş, güçlü bir ekonomi düşünelim. Bu ekonomide işler genelde yolunda ama son zamanlarda ekonomide geçici bir durgunluk olsun. Bu geçici durgunluktan ise iktisat politikası uygulayıcıları rahatsız olsun ve ekonomiyi tekrar canlandırma kararı alsınlar. Kritik soru şu: Bu canlandırma para politikasıyla mı yapılmalı yoksa maliye politikasıyla mı? Cevabı hemen verelim: Para politikası. Neden mi? Eğer bu ekonomi genelde güçlü bir yapıya sahipse, ülkedeki yatırımların faiz oranlarına olan duyarlılığı yüksek demektir. Çünkü, yatırım yapan yatırımcılar için faiz oranları haricinde bir belirsizlik riski yok demektir. Bu şu anlama gelir: Ekonomide yatırımcılar yatırım kararlarını verirken ağırlıklı olarak faiz oranlarını baz alırlar, herhangi bir sosyal-siyasi karmaşa riskini düşünmelerine gerek yoktur. Kritik nokta şu: Eğer bu ülkede yanlış bir kararla maliye politikası uygulanırsa, yani genişletici maliye politikasına gidilirse, şu reaksiyon gerçekleşir: Devlet ek harcama yapmak için daha çok borçlanır. Daha çok borçlanmaya gidildikçe, piyasalardaki faiz oranları artar, çünkü devletin borçlanma talebi arttıkça borç verenler daha yüksek faiz oranları talep etmeye başlarlar. Bu noktada devlet ek kamu harcamasını gerçekleştirdiğinde, kuşkusuz ülkenin gelirinde bir artış olur ama bu artış çok fazla olmaz. Çünkü yukarıda da belirtiğimiz gibi yatırımların faiz oranlarına olan duyarlılığı yüksektir. Faiz oranlarındaki yükseliş, ülkedeki yatırımların azalmasına neden olur. Dolayısıyla, kamu harcamalarının gelir artırıcı etkisi önemli ölçüde gölgelenmiş olur.
Böyle bir ülkede para politikası uygulanmalıdır çünkü para talebinin faiz oranlarına olan duyarlılığı düşüktür. Genelde ekonomiye güven duyulan ülkelerde halkın para talebi, yani parayı elde tutma talebi çok fazla olmaz. Para talebiyle paranın dolaşım hızı ters orantılıdır. Ekonomiye genel bir güven olduğu için paranın dolaşım hızı yüksektir, yani para talebi düşüktür. Kritik nokta şu: Böyle bir ülkede doğru karar verilip para arzı artırıldığında, halk bu artan para arzını çok fazla talep etmez. Dolayısıyla, para arzı para talebinden daha büyük olduğu için genişletici para politikası sonucunda paranın fiyatı olan faiz oranları rahatlıkla düşer. Hatırlayalım, bu ülkede yatırımların faiz oranlarına olan duyarlılığı da yüksek idi. Böyle bir durumda faiz oranlarının düşmesi yatırımları oldukça büyük ölçülerde artırır ve ekonomi canlanır. Yani, para politikası etkin ve başarılı olur.
Şimdi ise bambaşka bir ülke hayal edelim. Bu ülke sık sık krizler yaşayan gelişmekte olan bir ekonomiye sahip olsun. Sık yaşanan krizler nedeniyle bu ülkede genellikle çarpan katsayısı düşüktür. Çünkü böyle bir ülkede insanlar kriz riski nedeniyle ellerine geçen parayı tutma eğiliminde olurlar, çok para harcamak istemezler. Ayrıca, böyle bir ülkede yatırımların faiz oranlarına olan duyarlılığı da oldukça düşüktür. Çünkü yatırımcılar yatırım yaparken sadece faiz oranlarına bakmazlar, faiz oranlarından çok ülkedeki sosyal-siyasi karmaşa risklerine bakarlar. Yani faiz oranlarındaki değişmeler genelde yatırımcıların yatırım kararını çok fazla etkilemez. Böyle bir ülkede iktisadi bir durgunluk olduğunu düşünelim ve iktisat politikası uygulayıcıları da bu durgunluğu yenmek istesinler. Hangi politika uygulanmalıdır? Burada uygulanması gereken politika maliye politikasıdır. Neden mi? Bir an için yanlış bir kararla para politikası uygulandığını düşünelim, yani merkez bankası durgunluğu yenmek için para arzını artırsın. Bunun sonucunda insanlar, artan para arzını hemen talep ederler. Çünkü para talebinin faiz oranlarına olan duyarlılığı oldukça yüksektir. İnsanlar, merkez bankasının para arzını artırmasıyla hemen artan para arzına güçlü bir talep yaratarak faiz oranlarının düşmesine engel olmuş olurlar. Çünkü böyle bir ekonomide risk ve belirsizliklerden dolayı paranın dolaşım hızı oldukça düşüktür, yani para talebi yüksektir. Bunun sonucunda para arzı artışı beklenen etkiyi yaratamaz ve faiz oranları yeterli ölçüde düşemez, çok az düşer.
Ayrıca, faiz oranları çok az düşse bile, düşen faiz oranlarının ekonomiyi canlandırıcı etkisi oldukça düşük olur. Hatırlayalım, ülkede yatırımların faiz oranlarına olan duyarlılığı oldukça düşük idi. Faizler düşse bile yatırımcılar sosyal-siyasi risklerden dolayı yatırım yapmaktan kaçınırlar. Dolayısıyla, böyle bir ülkede maliye politikası uygulanmalıdır. Bu ülkede yatırımların faiz oranlarına olan duyarlılığının düşük olması, maliye politikası için ciddi bir avantaj olur. Neden mi? Devlet, ek harcama yapmak için (genişletici maliye politikası) daha çok borçlanmaya gider. Borçlanma arttıkça borç verenler faiz oranlarını yükseltir. Kritik nokta şu: Faiz oranlarının yükselmesi ekonomiyi olumsuz yönde etkilemez çünkü yatırımların faiz oranlarına olan duyarlılığı oldukça düşük. Yani, kamu harcamalarının artışının yarattığı gelir artışını faiz oranlarının yükselişi gölgeleyemez. Çünkü artan kamu harcamaları sonucunda faizler yükseldiğinde yatırımcılar faizlerdeki bu yükselişi çok fazla dikkate almaz. Sonuçta kamu harcamaları ekonomiyi olumlu yönde etkilemiş olur.
Yukarıda anlattıklarımızı özetlemek gerekirse, şöyle özetleyebiliriz: Bir ekonomide çarpan katsayısı ve yatırımların faiz oranlarına olan duyarlılığı yüksek ve para talebinin faiz oranlarına olan duyarlılığı düşük ise, o ekonomiyi durgunluktan çıkarıp tekrar canlandırmak için genişletici para politikası uygulanmalıdır, çünkü para politikası etkindir. Eğer ekonomide çarpan katsayısı ve yatırımların faiz oranlarına olan duyarlılığı düşük ve para talebinin faiz oranlarına olan duyarlılığı yüksek ise ekonomiyi canlandırmak için genişletici maliye politikası uygulanmalıdır, çünkü etkin olan maliye politikasıdır. Görüşmek üzere.
Burada yazılanlar yatırım tavsiyesi/danışmanlığı değildir.
Mail adreslerim: utugberk@gmail.com utugberk@hotmail.com